Gregor Johann Mendel kalıtım biliminin babası olarak anılan Avusturyalı bilim adamı, Mendel kanunlarının mucidi ve rahip.
Kalıtım biliminin öncüsü botanikçi, bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda, bir türün özelliklerinin kalıtım kanalıyla sonraki kuşaklara aktarıldığını bulmuştur. Mendel'in öne sürdüğü ilkeler, 20. Yüzyılın başlarında meydana getirilen deneylerle doğrulandıktan sonrasında, kalıtım kuramının bütün canlılar için geçerliliği saptanarak, biyolojinin temel ilkelerinden biri haline gelmiştir.
Genetik biliminin kurucusu Gregor Mendel, Avusturya imparatorluğuna dahil Çekoslavakya'da fakir bir köylü çocuğu olarak dünyaya gelir. O süre kırsal kesimde hala bir tür derebeylik egemendi. Topraksız köylüler için boğazca tokluğuna ırgatlık dışında fazla bir seçenek yoktu; tek kurtuluş yolu belki de eğitimdi. Ne var ki, eğitim de çoğunluk ilkokulla sınırlı kalmaktaydı; daha ilerisi için halkın parasal gücü yoktu. Hepimiz gibi Gregor'un da doğuştan alınyazısı babası gibi rençber olmaktı. Ama hayır, bu çocuk düzenin koyduğu engeli aşacak, kendine özgü kesinlik içinde kabiliyetini ortaya koyacaktı. İlkokuldaki başarısı göz kamaştırıcıydı. Öğretmenlerinin ısrarı üzerine aile, sonucunda çocuğun orta öğrenimi için izin verir. Gregor, evinden uzakta altı yıl bir yurtta yetersiz bir bakım ve beslenme koşullarına göğüs gererek okur; ama acısını uzun yıllar çekeceği yorgun, cılız ve sağlıksız bir bedenle mezun olur.
Mendel daha öğrencilik yıllarında bilimin büyüsüne kendini kaptırmış; özellikle botanik yoğun ilgi alanı olmuştu. Fakat yüksek öğrenim onun için ulaşılması güç bir hayaldi. Burs olanağı yoktu; kız kardeşinin bağışladığı çeyizi de kafi olmaktan uzaktı. Mendel için tek bir yol vardı: bir Katolik manastırına girmek. Avusturya’da botanik müzesi, bahçe bitkileri ve zengin kitaplığıyla ünlü Brünn Manastırı Mendel için ''ideal''bir öğrenim merkeziydi. Yirmibeş yaşlarında papaz ünvanını alan Mendel'in asıl özlemi hiç değilse bir ortaokulda öğretmen olmak, araştırmaları için daha elverişli bir ortam bulmaktı. Bu amaçla girdiği sınavda kafi görülmez. Genç papaz umudunu yitirmemiştir. Viyana Üniversitesi'nde dört sömestr fizik ve doğal tarih eğitimi görmüş oldukten sonrasında şansını tekrar dener. Fakat gene başarılı görülmez. Imtihan kurulu ön yargılıdır; kendine özgü değişik bir tutum sergileyen genci anlamaktan uzak kalır. Adayın özellikle evrim ve kalıtıma ilişkin görüşleri bağışlanır şeklinde değildi. Mendel için artık manastıra çekilip araştırmalarını bahçe bitkileri üzerinde sürdürmekten başka çare kalmamıştı.
Canlılarda özelliklerin kuşaktan kuşağa geçişi, Mendel’in sürgit ilgi odağını oluşturan mevzudu. Herkes yeni doğmuş bir yavrunun atalarının özelliklerini taşıdığını biliyordu. Dahası, kimi yavrunun daha çok anaya, kimi yavrunun da daha çok babaya çektiği gözden kaçmıyordu. Sadece malum bu olayların bilimsel diyebileceğimiz bir açıklaması yoktu ortada.
Mendel bezelyeler üzerindeki deneylerine öyle bir açıklama bulmak için koyulmuştu. Çalışmasını, bu amaçla seçtiği 22 bezelyenin boylu-bodur, sarı-yeşil, yuvarlak-buruşuk... Gibi 7 çift karşıt özellikleri üzerinde yoğunlaştırır. Örneğin, boylu ve bodur çeşitlerini çapraz döllendiğinde ilk kuşak melez ürünün tümüyle boylu bulunduğunu saptar. Melez ürünü kendi içinde dölleyerek elde etmiş olduğu ikinci dönem ürünün büyük bir kısmınün boylu, ufak bir kısmınün ise bodur olduğu görülür.Mendel iki çeşit arasındaki oranı hesaplar:1064 bitkinin yaklaşık 3/4'ü boylu,1/4'ü bodurdur.Örneklem büyüklüğünden meydana gelen olası hatayı göz önüne alan Mendel,oranı 3:1 olarak belirler. Mendel başka bitkiler üzerinde yaptığı deneylerden de aynı sonucu almıştır. Daha sonra, biyologların böcek, balık, kuş ve memeliler üzerinde yürüttükleri deneylerde onun genetik teorisini doğrulamıştır.
Mendel teorisi, evrim kuramının başlangıçta açıklamasız bıraktığı kimi önemli mevzulara da ışık tutmuştur. Evrimi organik seleksiyonla açıklayan Darwin de hepimiz benzer biçimde ana-baba özelliklerinin yavruda bir tür kaynaştığını varsayıyordu. Oysa bu doğru olsaydı, organik seleksiyonla üstmeşhurk kazanan özelliklerin kuşaklar boyu zayıflama sürecine girmesi beklenirdi. Örneğin,çok hızlı koşan bireyle koşma hızı düzgüsel bireyin çiftleşmesinden doğmuş ferdin koşma hızı ikisi arasında olacak,sonraki kuşaklarda fark daha da azalarak kaybolmaya yüz tutacaktır.
Darwin de bunun böyle olmadığının farkındaydı.Kaynaşma varsayımı ne kimi yavruların ana babadan yalnızca birine benzemesi vakasıyla,ne de ara sıra görüldüğü benzer biçimde,beklenmedik bir özellikle dünyaya gelme olayıyla bağdaşmaktaydı.Özelliklerin önceki kuşak yada kuşaklardan olduğu gibi ve ayrı birimler olarak yavruya geçtiği düşüncesi,Mendel kuramının getirdiği bir açıklamadır. Mendel, kuramını 1865'te bilim çevrelerine sunmuştu. Sadece Mendel hayattayken ilgi çekmeyen kuramın önemi, otuz beş yıl sonrasında kavranır. Hugo de Vries ve Weismann gibi bilim adamlarının çalışmaları olmasaydı Mendel'in devrimsel atılımı kim bilir daha uzun süre aydınlıkna çıkamayacaktı.
Genetik teorisi, evrim kuramına yeni bir boyut kazandırmakla kalmamış, günümüzde olumlu olumsuz çokça sözü edilen genetik mühendisliği denen bir çalışmaya da yol açmıştır.